Ülkemizin bir Ortadoğu ülkesi olmasına izin vermemeliyiz!..
Kim ne derse desin işler iyiye gitmiyor.
Depremde yıkılan kentler, ölen ve yaralanan masum insanlardan arda kalan acılar yaşıyoruz.. Sırada neresi var kim bilir? Hayalet kente dönmüş yerlerde çaresiz savunmasız insanlar ve yerlerini terk edip başka yerlere gitmek zorunda kalanlar; tam bir iç göç, büyük bir dram yaşanıyor…
Diğer yandan toplumun büyük çoğunluğu ekonomik bir terör yaşıyor.
Yanan ve yağmalanan ormanlar, iş ve kadın cinayetleri. Şiddet sarmalında kuşatılmış cinnet halinde bir toplum…
Ülkenin dört bir yanında yaşananları ya görmezden geliyoruz, ya da gerçekçi biçimde görmemiz engelleniyor…
Siyaset dibe vurmuş: Bunca sorun varken, sadece kazanmaya kilitlenmiş iktidar; onlardan basiretsiz, politika üretemeyen, kendi kitlelerine dahi güven veremeyen, sorunları çözmek şöyle dursun, toplumun siyasete dair umutlarını tüketmekten başka bir işe yaramaz durumda bir muhalefet…
Üniversiteler, sendikalar, odalar, kitle örgütleri de kendi küçük iktidarlarını kaybetmemek telaşında sus pus. Bunların dışında kalan gençler, kadınlar, işçi ve emekçiler ya örgütsüz ya da kendi içlerinde bir bütünlük oluşturamadıkları için etkisizler.
Bütün kurumlar dökülüyor; eğitim, sağlık, güvenlik ve yargı başta olmak üzere kamu kurumlarına toplumun güveni iyice azalmış durumda. Kamu kurumlarında hangi işinizi rahatlıkla halledebiliyorsunuz?!.
İnsan ilişkileri çürümüş; güvensizlik, ötekileştirme, husumet ve sevgisizlik her yanı sarmış. Uyuşturucu, hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş, cinayet gibi suçlarda korkunç artış var…
Sorunları çözmesi gerekenler ise büyük bir yetersizlik ve aymazlık içindeler.
Konuşanlar, yazanlar yoğun baskı altında…
“Memleketin hali gibi halimiz...”
Bütün bu yaşananları kanıksamış olamayız!
Ülkemizin bir Ortadoğu ülkesi olmasına izin vermemeliyiz!..